Üretrit ve Bel Soğukluğu

üretrit ve bel soğukluğu

Üretrit nedir?

Üretrit, üretra dediğimiz idrarı mesaneden dışarı taşıyan ince tüp şeklindeki organın iltihabi hastalığıdır. En sık enfeksiyon ajanlarına bağlı gelişen bu durum bazen non-enfeksiyoz (kimyasal ajanlar, otoimmün, travma vb) sebeplerle de oluşabilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde her yıl nerdeyse 400 milyon kişiye klamidya, gonore (bel soğukluğu) ve trikomonas gibi üretrit yapan enfeksiyon ajanları bulaşmaktadır. Bu kişilerin %95’den fazlasını 15-50 yaş arası popülasyon oluşturmaktadır.

Üretrite yol açan ajanlar nelerdir?

Bu hastalığa en sık yol açan etkenler; gonore yani bel soğukluğu, klamidya, mikoplasma, ureoplasma, gardnerella gibi bakteriler ile çeşitli viral (herpes vb) ve paraziter (trikomonas vb) ajanlardır.

Üretrit belirtileri nelerdir?

Bu hastalığın tipik belirtileri; genital bölgeden akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrar yapmakta güçlük, kötü kokulu idrar, cinsel ilişki sırasında ağrı, idrar kanalında kaşıntıdır.

Hastaların bir kısmında ise hiçbir belirti vermeden sessiz olarak (asemptomatik) seyretmektedir. Belirti göstermeden sessiz seyreden hastalığa sahip kişiler taşıyıcı olarak adlandırılmaktadır. Bu hastalıkların belirti verme süresi hastalığın etkenine göre değişkenlik göstermektedir. Bazı hastalarda haftalar sonra belirtiler kendini gösterirken, bazılarında birkaç gün içerisinde şikayetler ortaya çıkabilmektedir.

Üretrit tanısı nasıl konulur?

Tanı için öncelikle iyi bir anamnez alınıp, fizik muayene yapılmalıdır. Fizik muayenenin ardından doktor gerekli görürürse enfeksiyon varlığını göstermek için bazı testler isteyebilmektedir. Akıntı örneği incelemesinde (mikroskobik incelemede) iltihap hücrelerinin görülmesiyle üretrit tanısı konulur. Ayırıcı tanı için ilk olarak gram boyama yapılır. Gram boyama testinde gram negatif diplokoklar görülürse etken Gonore’dir (Bel Soğukluğu). Görülmezse nongonkoksik üretrit (klamidya, mikoplasma, uroplasma vb) olarak kabul edilir. Bir parazit olan trikomanas direk mikroskop altında izlenebilmektedir. Antikor testleri ve akıntı kültürü gibi yöntemlerle etken ajan ayırımı yapılabilmektedir. Günümüzde gelişen PCR teknikleri (cinsel yolla bulaşan hastalıklar paneli) ile etken ajan tespiti yüksek doğruluk oranı ile yapılabilmektedir.

Üretrit tedavisi nasıl yapılır?

Tedavide etkene yönelik duyarlı antibiyotik tedavisi başlanır. Kişinin şikayetlerinin rahatlatılmasına yönelik ağrı kesici uygulamaları, idrar yapma güçlüğü varsa ona yönelik tedaviler verilebilir. Eş tedavisi mutlaka yapılmalıdır. Tedavide “güvenli cinsel ilişki yani korunma” esas amaç olmalıdır.

Üretrit bulaşıcı mıdır?

Enfeksiyon ajanlarına bağlı oluşan üretritler bulaşıcıdır. Bu tür cinsel yolla bulaşan hastalıklar tüm dünyada oldukça yaygın olarak izlenmektedir. Özellikle klamidya gibi non-gonokoksik üretritlerin sıklığı son dönemlerde oldukça artmıştır ve cinsel yolla bulaşan en sık bakteriyal enfeksiyon durumuna gelmişlerdir. Bu hastalıklardan korunmanın en önemli yolu kondom kullanımından (yaklaşık %98 koruyucu) ve tek eşli cinsel yaşamı tercih etmekten geçmektedir.

Üretrit ve bel soğukluğu için risk faktörleri nelerdir?

Cinsel olarak aktif her yaş grubunu etkileyebilen hastalıklar olsa da en çok genç yaş grubunda ( 25 yaş altı) izlenmektedir. Korunmasız cinsel ilişki (vajinal, anal veya oral), birden çok cinsel partnere sahip olmak, üretral kateter gibi üretrada yaralanma yapabilecek uygulamalar, bağışıklık sistemini baskılayan durumlar risk faktörleri olarak sayılabilir.

Üretrit ve bel soğukluğu tehlikeli midir?

Üretritler tedavi edilmediği takdirde kısırlık, idrar yolu darlıkları, prostatit, endokardit, testis iltihabı (epididimorşit), menenjit gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilmektedir.

Üretrit ve bel soğukluğu neden sık görülmektedir?

Üretrit yapan hastalıklardan nasıl korunulacağının bilinmemesi veya bilindiği halde etkili önlemlerin alınmaması nedeniyle bu hastalıklar hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Yine bu hastalıkların önemli bir kısmının sessiz seyretmesi, hasta kişilerin tedavi arayışına girmemesi veya mevcut antibiyotiklere karşı gelişen direnç artışı nedeniyle hastaların tam tedavi olamaması nedeniyle görülme sıklıkları artmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir